Bize barışı anlatıyorlar…

“Geçmişi unutun” diyorlar…

“Rum olun, özür dileyin, kardeşlik kurun” masalları anlatıyorlar…

Peki bir soru:

Kimin adına, kimden özür diliyorsunuz?

1963’te başlayan kanlı saldırılarda binlerce Türk yerinden edildi!

Çocuklar öldürüldü!

Kadınlar tecavüze uğradı!

Camiler yakıldı, köyler kuşatıldı!

Ve biz hâlâ özür mü dileyeceğiz?

Hâlâ “Kıbrıslı Rum’um” diyerek kendini insanlık kahramanı sananlar var bu memlekette!

Kusura bakmayın!

Ben zalimin dilini konuşmam.

Mazlumun hatırasına ihanet etmem!

Rumlar bugün hâlâ, mülkiyet bahanesiyle Kıbrıslı Türkleri tutuklamaya çalışıyor!

Adam bu topraklarda ev alıyor,

Rum mahkemesi emir çıkarıyor!

Anasının babasının mirasına sahip çıkıyor, yakalama kararı geliyor!

Bu mu sizin “barış” dediğiniz?

Bakınız, barışın olmasını isteyen safta durdum her zaman!

Barış, eşitlikle olur.

Barış, adaletle olur.

Ve barış, öz benliğinden utanmadan olur!

Ben bu vatanı Türk askeriyle, Mehmetçik’le, Mücahit’le, kadınıyla, çocuğuyla savunmuş bir halkın evladıyım!

Ve bu topraklara diz çökmedim, çökmem!

Bana “Kıbrıslı Rum ol” diyen varsa, önce 1974’te özgürlüğü bize canıyla kazandıran şehitlerimizin mezarına gitsin, onlardan özür dilesin!

Ben bu sorunun adı çözüm olana kadar

Türk oğlu Türk’üm kardeşim!

Çünkü ben bu toprakların evladıyım.

Benim adım Kıbrıslı Türk,

Benim adım Türkiyeli Türk!

Ne Mutlu Türküm Diyene!