Devlet adamlığı, sadece karar almakla değil, kurulan her cümlede, kullanılan her kelimede kendini belli eder. Hele ki Türkiye Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı gibi kritik bir görevdeyseniz, sosyal medya bile size ait bir günlük değil, devlet aklının dışa vurumudur.
Ama ne yazık ki biz, bu aklın yerine öfke, hesaplaşma ve fevri söylemlerin geçtiği bir dönemin içindeyiz.
Dün Oktay Saral’ın, KKTC Başbakanı Ünal Üstel’e yönelik sosyal medya üzerinden yaptığı ağır ve kırıcı açıklamalar, sadece bir şahsı hedef almıyor, aslında bir halkın onurunu, bir devletin bağımsızlığını ve iki kardeş milletin arasındaki güveni örseliyordu. “Boşbakan”, “Rumluk”, “başörtüsü düşmanlığı” gibi kavramlar; temsil ettiği makamla bağdaşmayacak kadar hafif, tehlikeli ve sorumsuz ifadelerdi.
Ardından gelen özür mesajı ise ne yazık ki bu sorumsuzluğun izlerini silecek nitelikte değil. Saral, “sözlerim KKTC’nin geneline değil, bazı zihniyetlereydi” diyerek geri adım attı!
Ancak unutulmamalı ki, kamuoyuna yansıyan her söz; neye niyet edilerek söylendiğinden çok,
nasıl algılandığıyla hüküm bulur.
Ve bu algı artık çoktan oluşmuştur.
O sözler, “özgürlüğü sadece kendi inançlarına göre yorumlayanlara” yönelik denilse de, kamuoyunda KKTC halkının tamamına yönelmiş bir aşağılama olarak yankı bulmuştur.
İfade özgürlüğünü savunurken, bir başka toplumun değerlerini hedef almak, dine sığınıp siyasi linç üretmek, ne demokratiktir ne de adaletlidir. KKTC halkı, Rumlukla yaftalanacak kadar tanınmayan bir halk değildir. Bu halk, yıllardır hem kimliğini hem de inancını koruyarak dimdik ayakta kalmayı başarmıştır.
Türkiye ile KKTC arasındaki bağ; siyasi diplomasiyle değil, gönül diplomasisiyle kurulmuştur. İşte bu yüzden, kullanılan her kelime, bir köprü de olabilir, bir uçurum da. Saral’ın dünkü cümleleri bir uçurumdu.
Bugün gelen özür ise ancak o uçuruma atılmış ince bir iptir.
Unutulmamalıdır ki, kardeşlik bağları lafta değil, saygı ve dayanışma içinde yaşanır.
Kıbrıs Türk halkı da bu bağın sadece gölgesinde değil, onun eşit ve onurlu bir parçası olarak var olmak istiyor. Devlet dili, bu onuru gözetmeyenlerin oyuncağı olmamalı.
Ve en önemlisi:
Halklar özürle değil, saygıyla yaşar.