Son dönemde memlekette “bağımsız medya” furyası aldı başını gidiyor.
Ama ne tesadüf, bu "bağımsızlar"ın içindeki azınlık bir kesim
aynı ve benzer şekilde besleniyor.
Hayır, menemen tarifi paylaşsalar hepsi aynı olur o derece!

Fon geliyor…
Etik gidiyor.
Haber geliyor…
Gerçeklik gidiyor.
“Editoryal özgürlük” diyorlar,
Ama önce fon verene rapor gönderiyorlar.
Sonra da halkın karşısına çıkıp
“Biz kimsenin uşağı değiliz” diyorlar,
Eh, doğru…
Uşağı değiller belki ama kiracısı oldukları çok net!

Biraz ses yükselince,
“Bize saldırıyorlar, çünkü gerçekleri yazıyoruz” naraları atılıyor.
Yok ya?
Gerçekleri mi yazıyorsunuz yoksa
kimlerin neyi okumasını istiyorlarsa onu mu yazıyorsunuz?

Bunların gazetecilik anlayışı şöyle:
Haber yapmadan önce “fon veren alınır mı?” diye düşünüyorlar.
Birine dokunacaklarsa önce “bizimkilerden mi?” diye kontrol ediyorlar.
Yani gazetecilik değil, fon merkezli halkla ilişkiler faaliyeti.

Bunlar bir de, bağımsız medya naralar atıp ağızlarından bağımsız medyayı düşürmüyorlar!
Ha bir de dürüstlükten gem vurup, utanmadan “Yalan haberlere karşı mücadele edeceğiz” diyorlar.
O sırada cebinde hala geçen ayın fon paraları duruyor!

Kısacası,
bunların bağımsızlığı kendi maaş bordrosuna kadardır.
Mikrofonu özgürlük için değil,
fon karşılığı proje teslimi için açıyorlar.

Ve biz sustukça da sanıyorlar ki
kimse farkında değil.
Yanlış biliyorlar!
Biz hepsini biliyoruz,
sadece bazen izliyoruz.
Ama şimdi o izlemeyi bırakıp,
şerbeti fazla gelen bu bağımsızların
hangi siyasi partilerden, ne karşılığı para aldığını
ve kimleri harcamak için, para karşılığı haber yaptıkları dahil,
diğer akan tüm muslukları açığa çıkarma
ve sorgulama zamanı!
Zaman artık çok şeye gebe!