“Kurumlarımız gözbebeğimiz” diyoruz ve Kıbrıs Türk halkının malı olduğunu söylüyoruz ancak gözlerimizin önünde bir ‘çiftlik’ gibi kullanılmalarına yeterince ses çıkarmıyoruz!
Dolayısıyla kaybeden yine biz oluyoruz.
*
Geçmişten günümüze kurum/kuruluşların başına siyasi atama ile getirilen kişiler, bu yerleri kendi partilerinin renklerine ve kendi bireysel çıkarlarına göre idare ediyor.
Başta ihaleler olmak üzere istihdamlar da dahil hep kendi çevrelerine kıyak geçiyorlar.
Böylece işsiz Kıbrıs Türk gençliği adaletsiz ve eşit olmayan şartlarda sınavlara giriyor ama başarılı olsa dahi işe alınmıyor.
*
Yine Kıbrıslı Türk iş insanları ihalelere katılıp en iyi teklifi verseler de, bir şekilde ihaleler adrese teslim şekilde başka firmalara kazandırılıyor.
Bunun yanında birçok alanda birçok entrikalar yine bu kurum ve kuruluşlar üzerinden dönüyor.
Halkın malı gibi değil de belirli bir zümrenin çiftliği gibi yönetilen bu yerler artık en sert şekilde geçmişten günümüze kadar denetlenmelidir.
*
Kim veya kimler bu yerler üzerinden menfaat sağlamış veya bir başkasına menfaat sağlatmışsa konu yargıya taşınmalıdır.
Devleti ve kurumlarını çalanlara acınmamalı, hepsi hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.
İhaleler, anlaşmalar, mahsuplaşma adı altında uzlaşmalar, istihdamlar, hizmet alımları, kısacası her anlamda bu yerler en ince ayrıntısına kadar denetlenmelidir.
*
Bu yazıda konunun vahametini anlatmak için genel bir değerlendirme yapıyorum.
Önümüzdeki hafta içinden itibaren kurumlarımızın ve kuruluşlarımızın özeline inerek hepsini tek tek inceleyeceğiz.
Günümüzden başlayarak geçmişe doğru ilerleyeceğiz.
Ve sorgulayacağız!!!
Çünkü bizlerin malı olan yerleri soyan hırsızlar var!