KÜFÜRBAZ EZİKLERE İTHAFEN

Zamanın en büyük hastalığı artık virüs değil; klavye başında kuduran eziklerdir.
Bir paylaşım, bir fikir, bir haber, bir yorum…
Altına hemen belirirler.
Ne bir okuma zahmeti, ne bir anlama çabası direkt küfür, direkt hakaret.
Sanki klavyenin her tuşuna bastıkça içlerindeki çürümüşlük dışarı akıyor.
Kelimeleri değil, midelerindekini kusuyorlar.

Bu tiplerin çoğu aynı yerden türemiştir:
Kendini ifade edemeyen, sevgisiz büyümüş, annesinden şefkat değil azarlama duymuş,
dünyayı ancak aşağılayarak var olabileceğini sanan karanlık zihinler.
Ne saygı bilir, ne vicdan.
Bir ekranın arkasına saklanıp, kendini cesur zanneder.
Oysa aynaya baksa, göreceği şey sadece ruhsal bir enkazdır.

Bu ülkenin her meselesine küfürle yaklaşan bu tipler, toplumsal çürümüşlüğün aynasıdır.
Üslup bilmezler, fikir üretmezler, sadece tükürürler.
Küfür, onların dili değil, tek sığınağıdır.
Çünkü ne bilgiyle konuşabilirler, ne karakterle durabilirler.
O yüzden saldırmak kolay gelir; çünkü kendi varlıklarının boşluğunu ancak başkasına pislik atarak doldurabilirler.

Ama şunu bilsinler:
Her küfürleri, kendi zavallılıklarının yankısıdır.
Hiçbir hakaret, bir fikrin gücünü azaltmaz.
Tam tersine, o fikir karşısında ne kadar aciz olduklarını gösterir.
İnsan seviyesine çıkamayanlar, sövgüyle hayatta kalmaya çalışır.

Artık açık konuşalım:
Bu küfürbazlar, toplumun dijital lağımlarıdır.
Ve lağımın işi, suyun akışını değil, pisliğin yönünü gösterir.
Biz yolumuza devam ederiz; onlar ise kendi çöplerinde boğulmaya mahkûm kalırlar!