Yahu gerçekten soruyorum:
Bir parça kumaş, inancı ölçer mi?
Bir örtü, insanın kalbini, vicdanını, ahlakını tanımlar mı?
Kimsenin başörtüsüyle alıp veremediği yok. İsteyen örter, isteyen açar.
Ama mesele başka: Henüz reşit olmamış bir çocuğun bedenine, zihnine, geleceğine karar koymak…
18 yaşına bile basmamış bir genç kızın başını “din” diye örtmek, ne dinin şartıdır ne de özgürlüğün adı.
Bu ısrar, dinin özünü değil, erkek egemen zihniyeti korur.
Kadını küçük yaşta “makbul” kalıba sokmak, onun aklını ve iradesini esir almak demektir.
Dindarlık; sorgulayan,
düşünen, kendi tercihini yapan insanın yoludur.
İman, özgür iradeyle anlam bulur.
Dayatmayla değil.
Anayasa Mahkemesi’nin “Tüzük iptal” kararı bu yüzden önemlidir; laikliğin sadece kâğıt üstünde değil, sokakta da nefes aldığını gösterir.
Kıbrıs’ın meydanlarında yankılanan “Laik kalacak” sloganı, özgürlüğün ve mücadeleci sendikaların sesidir.
Bugün verilen kararın ardından bazı siyasilerin
“Meclisi harekete geçirir, yasayı değiştiririz” diye yargının verdiği kararı anlamamakta diretmesi ve halkın çoğunluğuna rağmen hala yanlışta ısrarcı olması gerici zihniyetlerini ele veriyor.
Koltuk sayısıyla mahkeme kararını geçersiz kılma hevesi, sadece demokrasiye değil, halkın iradesine de meydan okumaktır.
Din baştaki örtüde değil, vicdandadır.
Ve vicdan, ancak özgür olduğunda gerçek anlamına kavuşur.