Her biri bir Mehmetçik, her biri bir kahraman...

Bugün, bir genç olarak kendimi tarifsiz bir üzüntüyle buluyorum.
Haber acı, kelimeler soğuk… Ama biz biliyoruz; her böyle cümlenin ardında yirmi ayrı hayat, yirmi ayrı hikâye, yirmi ayrı aile var.

Belki o şehitlerin hiçbirini tanımıyorum ama bugün sanki birini, hatta hepsini kaybetmiş gibiyim. Çünkü o uçak sadece Türkiye’nin değil, hepimizin uçağıydı. O yirmi kahraman, sadece Türkiye’nin değil; Türk milletinin ortak evlatlarıydı.

Yüreğimiz yandı...
Gerçekten de öyle.
Biz bu coğrafyada büyürken “Mehmetçik” ve “Mücahit” kelimelerinin anlamını ezberlemedik, yaşadık. Mehmetçik sadece bir asker değildir; gerektiğinde kardeş, baba, evlat olur. Bugün o yirmi Mehmetçik, hepimizin abisiydi, kardeşiydi, evladıydı…

Bu satırları yazarken içimden geçen tek şey şu:
Unutmayacağız.
Unutmayacağız ki vatan, sadece sınırla çizilen bir toprak parçası değil; bir milletin ortak kalp atışıdır.
Unutmayacağız ki gökyüzünde düşen bir uçak, hepimizin yüreğine düşen bir ateştir.
Unutmayacağız ki bu topraklar, özgürlüğü bedel ödeyerek kazanan bir milletin eseridir.
Unutmayacağız ki Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olan bu vatan, bize sadece yaşamak için değil, korumak için de bırakılmıştır.
Unutmayacağız ki önderlerimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş , “var olmak” adına verdiği mücadeleyi yaşatacağız.

Türkiye’nin yaşadığı her acıda omuz omuza olmak benim için görev değil, şereftir.
Çünkü biz biriz.
Çünkü biz aynı bayrağın gölgesinde büyüdük.
Ve o bayrak, bugün bir kez daha hüzünle dalgalanıyor…

Son olarak bugün gökyüzüne baktığımda, orada yirmi yeni yıldız görüyorum.
Belki de artık onlar oradan bize bakıyor.
Her biri bir Mehmetçik, her biri bir kahraman…

Ruhları şad olsun.