Deprem gerçeği tokat gibi vurdu!

Yıllardır yaşamadığımız bir gerçek bugün yüzümüze tokat gibi çarptı.
Peş peşe sallanan depremler panik yarattı ancak paniği sebebi deprem değildi.
Bugün insanlar yerin sarsılmasından değil, evlerinin çökmesinden korkuyor.
Çünkü artık biliyoruz, sorun doğa değil, sistem!

Her deprem haberinden, sonra hemen birbirimize aynı cümleyi kuruyoruz: “Ya bizde büyük deprem olursa?”
Ama asıl sormamız gereken soru şu: “Ya binalarımız dayanmazsa?”

Evet, doğa görevini yapıyor.
Ama biz? Biz kendi görevimizi yapıyor muyuz?
Birçok binanın temelinde bir denetimsizlik, bir kayırma, bir “hallederik abi” kültürü var.

Bugün ülkenin neresine giderseniz gidin, bir bina alın.
Sorun: “Bu yapı denetlendi mi?”
Kimse net bir cevap veremez.
Çünkü sistem kâğıt üzerinde var, sahada yok!

Deprem yönetmeliği ne halde?
Ruhsat var ama kontrol eden yok.
Veya vatandaş toplanma alanlarının yerini biliyor mu?
Deprem esnasında ve sonrasında ne yapacağı konusunda yeterli bilgisi var mı?
Sonra da her sarsıntıda dua ediyoruz:
“Allah korusun.”


KKTC’nin hangi bölgesinde hangi binanın riskli olduğunu bilen var mı?
Yok!
Çünkü işimiz ancak felaket sonrası ağlamakla, suçlu aramakla.
Ama asıl suçlu zaten belli: Sistemsizlik.

Bugün vatandaşın en büyük yatırımı olan ev, aynı zamanda en büyük korkusu haline geldi.


Uzmanlar yıllardır söylüyor:
Kıbrıs aktif bir fay hattı üzerinde.
Olası büyük deprem, sadece bir zaman meselesi.
Deprem mi olur, bina mı çöker; kimsenin umurunda değil.
Ta ki canlar gitmeden önce kimse uyanmıyor!


Depremi engelleyemeyiz.
Ama o depremde ölüp ölmeyeceğimizi biz belirleriz.
Gerçek fay hattı yerin altında değil, vicdanın ortasında.
Eğer o fay onarılmazsa,
hiçbir bina, hiçbir şehir, hiçbir gelecek sağlam kalmaz.