Adaletin olmadığı bir toplumda, hiç kimsenin güvende olmadığı bir gerçektir

Ülke gündemini sarsan sahte diploma krizi, artık sadece bir skandal değil, aynı zamanda sistematik bir çürümenin belgesi haline geldi. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki son dönemde patlak veren bu kriz, üstelik sadece diplomaların sahte olduğunu ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda sistemin içerisindeki çürümüşlüğü de açığa çıkarıyor.
*
Bu skandal, yalnızca belirli kişilerin ya da kurumların sorumluluğunda değil, aynı zamanda toplumun her kesiminin ihmali ve sessizliğiyle de besleniyor. Üst düzey bürokratlar, polisler ve diğer yetkililer, bu çürümüşlüğün altında kendi çıkarlarını korumak için sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu ise adaletin ayaklar altına alınması anlamına geliyor.
*
Polis teşkilatı, halkın güvenliğini korumak ve adaleti sağlamakla yükümlüdür. Ancak bu krizle ilgili iddialar mide bulandırmaktadır. Polisin kendi içindeki duruma karşı olan sessizliği, kabul edilemezdir. Kendi içlerindeki çürümüşlüğü ve yolsuzluğu örtbas etmek için, halkın güvenini sarsan bir skandalın üzerini örtmeyi tercih ediyorlar.
*
Bu durum, adaletin olmadığı, hukukun üstünlüğünün çiğnendiği bir ortamı işaret ediyor. Polis teşkilatı, yolsuzluk ve çürümüşlüğe karşı mücadele etmek yerine, bu tür skandalları kapatmaya çalışarak kendi itibarını korumaya çalışıyor. Ancak unutmamalıyız ki, adaletin olmadığı bir toplumda, hiç kimsenin güvende olmadığı bir gerçektir.
*
Ülkede yaşanan bu skandalın üzerinin kapatılmasına izin vermek, halkın haklarını ve adaletini hiçe saymaktır. Polis teşkilatı ve diğer yetkililer, bu skandalın sorumlularını adalete teslim etmek ve sistematik çürümüşlüğü ortadan kaldırmak için derhal konunun sirayet ettiği herkese eşit muamele yapıp adalete teslim edilmelidir. Aksi takdirde, bu sessizlik ve örtbas, ülkenin geleceğini daha da tehlikeye atacak ve toplumsal huzursuzluğu artıracaktır.